rülen afl>r> fibrozis, ba¤ dokusu hastal>klar> ve radyasyondur (36). ridir. mam>flt>r. Yaralar>n %5-15'i afl>r> skar oluflumu ile sonuç- lan>r ve beyaz >rkta görülme s>kl>¤> di¤erlerine göre 5-15 kat daha azd>r. Hipertrofik skar orijinal skar hatt>n>n d>fl>- na taflmaz. Bununla birlikte keloidler skar hatt>n>n d>fl>na taflarlar, hipertrofik skardan daha genifl ve kabar>kt>rlar. Derinin gergin veya kal>n oldu¤u bölgelerde ve baz> özel lokalizasyonlarda (kulak lobülü, presternal ve deltoid böl- geler) oluflmaya daha e¤ilimlidirler. Hipertrofik skarlar ge- nellikle yaralanmadan 1 hafta kadar k>sa bir süre sonra oluflmaya bafllarlar, keloidler ise yaralanmadan 1 y>l sonra bile ortaya ç>kabilir. mezenkim yo¤unlu¤u ve epidermal kal>nl>¤> normal deri- den fazlad>r. Keloidlerde müsinöz matriks yap>s> hipertro- fik skara göre daha fazla iken, fibroblast yo¤unlu¤u daha azd>r. Keloid ve hipertrofik skarlar>n elektron mikroskopik incelemesi kollajen liflerinin k>sa, yayvan ve fragmante ol- du¤unu göstermektedir. Ayr>ca normal skardan farkl> ola- rak kollajen nodülleri de bulunabilir (38). loidde hipertrofik skara göre 3 kat, normal skara göre 20 kat daha fazlad>r (38). Kollajenaz aktivitesi keloidlerde normal skara göre 14 kat, hipertrofik skarlarda ise 4 kat da- ha fazlad>r. Hem keloidlerde, hem de hipertrofik skarlarda serum proteinaz inhibitörleri ( lajen oran> %32 iken, normal skarda bu oran %20 civar>n- dad>r (38). Keloiddeki tip III kollajen çapraz ba¤lar> tam oluflmam>flt>r, dolay>s>yla ESM'nin tam olgunlaflamad>¤> ve normal stabilitesine ulaflamad>¤>ndan bahsedilebilir (38). mal deriye göre hipertrofik skarda 4 kat daha fazla mast hücresi bulunmufltur. Ayn> zamanda bu hastalarda s>kl>kla kafl>nt> olabilmektedir. Bütün bu veriler, mast hücrelerinin rolünü desteklemektedir. keloidin daha s>k görüldü¤ünü göstermifltir. Akromegali Keloidlerin siyah >rkta s>kça görülmesi, albinolarda görül- memesi ve steroidlere iyi cevap vermesi melanosit stimüle edici hormon (MSH)'un rolünü ortaya koymaktad>r. , PDGF ve insülin-benzeri büyüme faktörü-1 (insulin-li- ke growth factor-1 - IGF-1). Afl>r> hipertrofik skarl> yan>k hastalar>nda serum TGF- de normalin üstündedir. Sonuç olarak, keloid oluflumunda birden fazla tetikleyici faktörün rol oynad>¤> bulunmufltur (39,40). bir yöntem günümüze kadar bulunabilmifl de¤ildir. Teda- vi çeflitleri oldukça ampiriktir ve nüks oranlar> da yüksek- tir. Sadece cerrahi eksizyon yaparak gerçeklefltirilen tedavi- lerin sonras>nda yüksek oranlarda nüks ile karfl>lafl>lmakta- d>r. Cerrahi eksizyonun perioperatif dönemde düflük doz radyoterapi veya intralezyoner steroid enjeksiyonlar> ile kombine edilmesiyle daha yüz güldürücü sonuçlar al>nabil- mektedir (41). Cerrahinin temel amac> hastal>kl> alan> ek- size ederek adjuvan tedaviye yol açmakt>r. Skar>n orijinal yara s>n>rlar>n> aflmas>n> önlemek için intralezyonel eksiz- yon önerilir. lafl>mlar olarak iki grupta incelenebilir. Fiziksel tedavi ör- nekleri aras>nda radyoterapi, ultrason, kriyoterapi, bas> uy- gulanmas> ve lazer say>labilir. Bu yöntemlerle de¤iflen de- recelerde sonuç elde edilebilir, fakat sonuçlar genelde has- taya özel ve bireyseldir. Farmakolojik ajanlar aras>nda ste- roidler bafl s>rada yer almaktad>r. Topikal veya intralezyo- ner uygulanabilirler. davi sonucu izlenmelidir. Literatürde bu flekilde tedavi edilmifl hastalar>n %31-%100'ünde iyi sonuç al>nd>¤>ndan bahsedilmektedir (42). Di¤er farmakolojik ajanlar aras>nda penisilamin, retinoik asit, dekstran sülfat, antineoplastik ajanlar, adeziv çinko bantlar> ve silikon jel say>labilir. Sili- kon jel ile tedavi edilen hastalar>n %65-%86's>n>n bu teda- viye yan>t verdi¤i bildirilmektedir (42). Silikon jel bas> uy- gulanarak keloid üzerine tatbik edilirse sonuçlar daha do- yurucu olmaktad>r. yumuflak doku yaralanmalar>n>n 3 mekanizma ile oluflabil- |